İçeriğe geç

    GİRİŞİMCİ BİR MİLLETİZ, AMA PROFESYONEL GİRİŞİMCİ DEĞİLİZ

  

Bizler, Osmanlı İmparatorluğunun çocuklarıyız: köklü geçmişimiz, derin tarihimiz ve zenginliklerimiz bizler için avantaj yerine dezavantaj olmuştur. Dolayısıyla girişimcilik mirası bırakılmamıştır.

Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde; girişimcilik ve zanaat, daha ziyade ekalliyetin elinde idi; boyalı pabuç, ütülü pantolon, beyaz kolalı gömlek giymek, hoş sohbetlerde bulunmak, devlet-i idare de görev almak, az çalışmak, hoş zaman geçirmek, bastonlu şemsiye ile volta atmak, bizleri mutlu etmekteydi.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyeti kurduktan sonra ülkede büyük reformlar (Soyadı Kanunu, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Harf Devrimi, Şapka Kanunu vb.) yapmıştır.  Altyapı çalışmalarına ağırlık vermiş; fakir ve yorgun olan ülkemizde çok büyük sosyal ve ekonomik kararlar almış, bu kararları da kısa zaman içinde hayata geçirmiştir. Ülke genelinde büyük bir üretim seferberliği başlatmıştır.

O günkü şartlar gereği, girişimciliğin çok büyük bir bölümünü devlet üstlenmiştir. Devlet işsiz halkına iş, fakir halkına temel ihtiyaç maddeleri üretmiştir. Zaman ilerledikçe temel ihtiyaç maddeleri dışında küçük sanayiden başlayarak büyük sanayi alanlarına doğru birçok sektörde devlet üretim yapmaya başlamıştır. Görüyoruz ki, devlet mecburen girişimciliği üstlenmiştir. Bunları yaparken köylümüzün, milletin efendisi olduğunu, tarım ve hayvancılığa verdiği önemle ispatlanmıştır.

Ülkemiz cumhuriyetten sonra siyasi, sosyal, iktisadi alanlarda büyük hamleler yapmıştır ve bu hamleler hızlı bir tempoyla bir müddet devam etmiştir. O günkü şartlarda yapılması gerekenin en güzeli yapılmıştır. Fakat bu koşullar nedeniyle girişimcilik ruhu istenilen boyutta olmamıştır, çünkü şartlar elverişli değildi.

Devlet girişimciliğinin yanında, azınlıkların girişimciliği de küçümsenmeyecek kadar öndeydi.

2. Dünya Savaş’ından sonra azınlıklar; İsrail’e, Yunanistan’a, Ermenistan’a, Avrupa’nın  gelişmiş ülkelerine, ABD ve Kanada’ ya göç etmişlerdir. Bu göçlerden sonra, girişimcilik ve zanaat istemeyerek de olsa; bizlerin yapması gerekmekteydi. Demek ki bu ihale istemeyerek üstümüze kalmış.

 

 GÖRÜYORUZ Kİ BU VE BENZERİ NEDENLERDEN DOLAYI TÜRK MİLLETİ OLARAK GİRİŞİMCİLİKTE GEÇ KALMIŞIZ

 

Ülkemizdeki çarpık kentleşme, çarpık sanayileşme ve bunların getirdiği çarpık eğitim, girişimcilik ruhumuzu olumsuz etkilemiştir. Ülkemiz süratle gelişmiş olan ülkelere siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan adapte olmak da zorlanmıştır.

Ülke ekonomimizin liberal ekonomi ile yönetildiğinden söz ediliyor. Oysa liberal ekonominin (serbest piyasa ekonomisi) kuralları tam anlamıyla işlemiyor! Devlet içinde bulunduğu şartlar gereği ekonomiyi bu yönde yönlendiriyor, bu da devlete kısa vadede avantaj uzun vadede dezavantaj getiriyor. Enflasyon, faiz ve kur politikası bu üç enstrümantal aynı oranda artması veya inmesi gerekmektedir. Oysa görüyoruz ki aynı oranda çıkış ve inişler olmamaktadır, bu da yüksek enflasyonu yaratmaktadır.

  Girişimciliğimizi olumsuz etkileyen bazı faktörler;

Bizler, sıfırdan alaylı-mektepli girişimci tohumlayamıyoruz. Örneğin; ülkemizde herhangi  ‘x’ fakültesinden mezun bir kişi, ortalama 25-30 yaştan sonra orta ölçekli bir kapitalle herhangi bir sektörde girişimciliğe başladığında, kişinin başarılı olma şansı yüzde 20’dir. Oysa, bir taraftan tahsil yaparken eşzamanlı seçtiği sektörde fiili olarak da çalışmalı. Tahsil yaptığı meslek grubuyla çalıştığı sektör aynıysa başarı şansı yüzde 90’dır. Oysa, ülkemizde çarpık eğitimden dolayı, eşzamanlı yaptığı işle icra ettiği tahsil farklıdır. Buna rağmen başarılı olma şansı yine de yüksektir. Çünkü, hayatı ve işi yaşayarak öğrenmiştir. Dolayısıyla yüksek seviyede tecrübe kazanmıştır.

  • Terörün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da halk üzerindeki baskısı neticesinde halkın büyükşehirlere göç etmesi. Neredeyse, tarım ve hayvancılığın yok olma noktasına getirmesi. Dolayısıyla mevcut girişimcilerin azalması yeni nesil girişimcilerin yetişmemesi. Çok mühim nedenlerden biri, teröre yapılan askeri harcamalar ve manevi kaybımız
  • Liberal ekonomiye erken geçmemiz, gümrük duvarlarının kalkması
  • İstihdamın nüfusla doğru orantılı olmaması, taleplerin ithalata dönük karşılanması. Dolayısıyla girişimci yetiştirememiz.

İstanbul 2018

VEYSİ BALİN

Yukarıdaki metinden noterler kanunun doksanıncı maddesine göre alıntı yapılamaz
hiçbir yerde kullanılamaz, hakları saklıdır.
Tarih:Yazılar
Sitede yazılan tüm yazıların hakkı saklıdır.